Yaratıcılıkla ilgili fikirlerin Platon’a kadar uzandığı anlaşılmaktadır (Maba, 2019). Bu bağlamda yaratıcılık ilk olarak felsefenin, onu takiben psikoloji, sosyal bilimler, güzel sanatlar, eğitim vb. farklı alanlar tarafından merak konusu ve ilgi alanı olmuştur.
Yaratıcılık, bozukluklara, sorunlara, bilgi eksiğine, kayıp ögelere, uyumsuzluğa karşı duyarlı olma, çözüm arama, güçlüğü tanımlama, kestirmelerde bulunma; eksikliklere ilişkin hipotezler geliştirme, bu hipotezleri sınama, değiştirme, yeniden sınama, daha sonra da sonucu ortaya koyma olarak tanımlanabilir (Özden, 2005).

Yaratıcılığın tanımlamalarına bakınca aslında yaratıcılığın her insanın içinde olabileceği gibi bu yaratıcılığın fark edilmemiş bir potansiyel güç olması da söz konusudur. Çünkü insanlar bunun sadece bazı kişilerde bulunduğunu varsayar.
Her insanın bir probleme bakış açısı farklı olduğu gibi çözüm yolu da farklıdır. Bu çözüm yolları üretene kadar hiç kimse yaratıcı olduğunu düşünmez. Aslında bu bir nevi denemekle ilgili, sadece görsel, işitsel ve fonetik alanlarda değil felsefe, eğitim gibi teorik alanlarda da yaratıcı olma söz konusudur. Yaratıcılığın doğuştan gelmesini beklemek ya da doğuştan bir anda bize yüklenmiş olduğunu varsaymak yanlıştır. Çünkü yaratıcılık soyut bir eylemdir; bir ürün, fikir yani uygulamaya giden yoldaki analiz, sentez süreçlerini kapsayan adımların bütünüdür.

Bloom’ un Taksonomisi’nde eğitim amaçları bilgi, kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme olarak basamaklanıyor.
Birgin’e (2016) göre sentez basamağının değerlendirme basamağından daha karmaşık zihinsel süreçleri içerdiği yönündeki eleştiriler veya görüşler dikkate alınmış sentez basamağının yeri değerlendirme basamağı ile değiştirilmiştir.
Yaratıcılığında yer aldığı “üst düzey” düşünme kavramı, üretmek ve yaratmak olarak yeniden adlandırılmıştır. Dolaysıyla orijinal Taksonomi olan bilgi, kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme basamakları revize edilmiş Taksonomi’ de hatırlama, anlama, uygulama, analiz etme, değerlendirme, üretme (yaratma) şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
“Üst düzey düşünme” den, yaratıcılığa geçişin aslında herkeste bulunan bir özellik olabileceğini açıklıyor. Burada mesele sadece beslendiğimiz ortamların önünü kesmemek olacaktır. Okulda, ailede, arkadaş çevresinde, tek kaldığımızda, yaptığımız her faaliyette… Kendimizi yaratıcı olmaya zorlamak değil ama tüm mesele sabit bir görüşte kalmadan bakış açımızı ve zihnimizi esnek düşünebilmeye yönlendirebilmek.
Eminim hayatta karşılaştığımız her süreçte, düşünmeye başladığımızda farklı fikirler ortaya çıkıyor. Bunun mantıklı veya mantıksız olması fark etmez, yaratıcılık, uygulama sürecinde düşüncenize verdiğiniz değerle büyüyüp gelişiyor.

Kaynak:
Yeşilyurt E., (2020) Yaratıcılık ve Yaratıcı Düşünme: Tüm Boyut ve
Paydaşlarıyla Kapsayıcı Bir Derleme Çalışması, Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi
Onur t., Zorlu T.,(2017) Yaratıcılık Kavramı ile İlişkili Kuramsal Yaklaşımlar, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi